Kavimler Göçü (375) ile İstanbul’un Fethi (1453) arasında yaşanan döneme Orta Çağ adı verilmektedir. Diğer taraftan, tarihçilere göre Avrupa Tarihi; Antik Çağ, Orta Çağ ve Modern Zamanlar olmak üzere üçe ayrılır. Zamana bağlı çağ ayrımı kavramını bir köşeye koyarsak eğer Orta Çağ’ın Eski Yunan site devletlerinde gelişen antikitenin son bulmasıyla başladığını ve Reform, Rönesans, Aydınlanma ve Fransız İhtilali ile son bulduğunu öne sürebiliriz.


Orta Çağ Avrupa’sında krallıklar ve feodal beylikler siyasi yapının temelini oluşturmaktaydı. Ayrıca katolik kilisesine bağlı papazların en yüksek mertebesinde olan piskoposlar yönetimde söz sahibiydi. Kilise, Papa ve piskoposların yönetimde baskın bir güce sahibi olduğu bu dönem Karanlık Çağ olarak isimlendirilmiştir. Hiç şüphesiz kilisenin afaroz ve endüljans güçlerini elinde tutması, salgın hastalıklar ve köleliğin yaygın olması bu tanımlamanın temel sebepleridir.


Orta Çağ’da Avrupa’daki en güçlü krallık olan Roma İmparatorluğu kendisinin antikite olarak isimlendirilen Eski Yunan kültürünün üzerine inşa edildiğini savunmaktaydı. Bununla birlikte, Orta Çağ Avrupası’na hükmeden Roma İmparatorluğı sekizinci yüzyıldan itibaren merkezi otoritesini kaybetmiş ve Cermen kabilelerinin istilasına uğramıştır. Bu kabileler İtalya’da Ostrogotlar, İspanya’da Vizigotlar, Fransa’da Frenkler, Britanya’da Anglo-Saksonlar ve Kuzey Afrika’da Vandallar’dır.

Canlandırılmış Görsel


Diğer taraftan söz konusu dönemde Avrupa’da krallar ile derebeyleri olarak isimlendirilen feodal yönetimler arasında bir iktidar mücadelesi yaşanmaktaydı. Bu olgu Orta Çağ’a damgasını vuran en önemli gelişmeler arasındadır denilebilir. Nitekim şatolarda yaşayan derebeyleri üzerinde krallar askeri ve siyasi açıdan söz sahibi olamıyorlardı. Bununla birlikte İstanbul’un Fethi’nde ilk defa kale surlarını yıkabilecek büyük toplar yapılmış ve bu silah daha sonra Avrupalı krallar tarafından derebeylerine karşı kullanılmıştır. Sonuç olarak Orta Çağ’ın sonlarında feodilitenin zayıflamasıyla Avrupa’da kralların yönetimdeki etkinliği artmıştır. Ardından protestan reformuyla papa ve kilisenin siyasi alandaki güçleri ellerinden alınmıştır.


Orta Çağ’da Avrupalılar Kudüs’ü Müslümanların elinden almak için başlattıkları Haçlı Seferleri’nin etkisiyle doğudan barut, pusula ve matbaa gibi teknolojik yenilikleri almışlardır. Ayrıca denizcilikteki ilerlemelerle Avrupa’nın zenginleşmesine ve sömürgeciliğe yol açan Coğrafi Keşifler” gerçekleştirilmiştir. Antik eserler Latince ve diğer dillere çevrilerek rönesans başlamış ve İncil farklı dillere çevrilerek din alanında reforma gidilmiştir. Bu gelişme dinin ulusallaşması ve laik devletlerin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. 


Daha öncede değindiğimiz üzere Orta Çağ Avrupası “Karanlık Çağ” olarak isimlendirilmekteydi. Bu tanımlamada kendisini Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul eden kilisenin mutlak gücünü kendi çıkarları için kullanarak toplumdaki adalet ve hakkaniyet anlayışının yara almasına sebep olması en önemli nedendir. Bununla birlikte Avrupa ülkelerindeki soylular ve serfler gibi sınıflı toplum yapısı bu karanlığın bir diğer sebebidir. Nihayetinde kölelik sisteminin yaygın olduğu bu dönem özgürlük ve eşitliğin zirvesi, kanlı ve uzun mücadelelere konu olan Fransız İhtilali ile tam olarak sona ermiştir. Bu gelişmelerden sonra Avrupa ülkeleri güçlenmiş ve refah toplumuna birer birer adım atarak dünyanın en ileri devletleri konumuna gelmişlerdir. Ne de olsa karanlık gecenin ardından elbet güneş doğacaktır.

Bir önceki yazımız olan Tarih Ve Siyaset başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir