Türk Kurtuluş Savaşı

3
türkiyekurtuluşsavaşı

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile Anadolu ve Trakya her çeşitli işgale açılmış bir hale geliyordu. Çünkü Mondros ateşkesi hükümleri galip devletlere lüzumlu gördükleri her yeri işgal etme hakkı tanıyordu.

Ülke işgale uğrarken sultan için mühim olan; saltanatın, halifeliğin ve hanedanın selameti idi. Bu anlaşma çok ağır koşulları içerirken, İstanbul Hükümeti gelecekte yapılacak sulh görüşmelerinde bu koşullarlı hafifletilebileceğini umuyordu. Mondros Ateşkes Antlaşmasının derhal sonrasında işgaller başladı. Bu antlaşmanın 7. maddesine göre, İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden bir hali mazeret ederek istedikleri bölgeleri işgal edebileceklerdi. Boğazlar İngilizlerin kontrolüne geçti. İngilizler Çanakkale, Musul, Batum, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Merzifon, Urla ve Kars’ı işgal ettiler. Fransızlar şayet; Dörtyol, Mersin, Adana ve Afyon istasyonunu işgal ettiler.

İngilizler yönünden işgal edilen, Güney Doğu’daki birtakım iller daha sonradan Fransızlara devredilmiştir. İtalyanlar şayet Antalya, Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i işgal ettiler. Konya ve Akşehir’e de asker yolladılar. Mondros Mütarekesi’nin Doğu Anadolu’da 6 vilayetin (Vilayet-i sitte) Ermenilere bırakılacağına dair maddesi Ermenileri harekete geçirdi. Ermeniler kurdukları Alaylarla Doğu Anadolu’da yayılmaya ve bölgedeki Türklere eziyet ve baskı programa başladılar. Kozan, Osmaniye, Mersin ve Adana’ya Fransızlarla beraber Ermeni çetecileri de geldi.

Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege Bölgesi’ni yakalamak üzere İngiliz, Amerika ve Fransız harp gemilerinin koruması altında, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladılar. İzmir’in işgaline reaksiyon olarak gazeteci Hasan Tahsin yönünden düşmana atılan ilk kurşun Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olmuştur. Mondros mütareke antlaşmasından sonra işgallerin başlamasına karşılık Padişah ve Osmanlı Hükümeti işgallere karşı ses çıkarmamışlar, orduyu geliştirip güçlendirmeye yönelmemişlerdir. Sadece kendi çıkarlarını düşünmüşler, ürkek ve yüreksiz davranmışlar, ülkeyi içerisinde bulunduğu durumdan kurtarmak için hiç bir tedbir almamışlardır.

Kurtuluş savaşımızdan işgallere karşı ilk silahlı direniş Güneydoğu Anadolu’dahi Fransızlara karşı başlamışsa dahi, ilk Kuva-yi Milliye hareketi Batı Anadolu’dahi Yunanlılara karşı oluşturulmuştur. Yunan birliklerinin İzmir’i işgal etmesi ve Anadolu içlerine ilerlemesine izleyici artan Osmanlı Hükümeti’nden bundan sonra hiç bir şey beklenemezdi. Bu vaziyet, Kuva-yi Milliye’nin doğuşunu ve Milli Mücadele’nin başlamasını kolaylaştırmıştır. 19 Mayıs 1919’dahi Atatürk Samsun’a çıkmıştır. Amasya genelgesinin yayınlamıştır. Daha sonra Erzurum ve Sivas kongrelerini toplamıştır. İstanbul’un işgali edilmesi ve Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla Osmanlı idaresi çökmüştür. Ulusu temsil eden, millet namına karar veren yetki sahibi organa gereksinim vardır. Bu dahi fakat yeni bir meclis kurularak muhtemel olacaktır.

23 Ekim 1920’de 338 milletvekilinin katılımı ile TBMM açıldı. Fakat muhabereden mağlup çıkan Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven ve Çekoslovakya devletleri arasında imzalanan, Türk’ün vefat fermanı olarak bilindik Sevr Antlaşması imzalanmıştır. TBMM’nin Sevr Antlaşmasına tepkisi çok sert olup, bu antlaşmayı imzalayanları ve onaylayanları yurt haini sayma kararı vermiştir. Doğu cephesi, Güney cephesi, Batı cephesi, 1-2 İnönü savaşları ve en son Sakarya Meydan Muharebesi savaşları verilmiştir. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun edebiyete kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır. Mudanya ateşkesinin sonrasında Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Yeni Türk Devleti bütün cihana kabul ettirilmiştir. Böylece Türkiye bütün sömürülen halklara ve uluslara bağımsızlıklarını kazanmak için ümit ışığı olmuştur.

Trakya Cephesi (Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti)

Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra; Edirne-İstanbul demiryolunu denetim etmek üzere bir Fransız hepsi Trakya’ya yerleşmiş bulunuyordu. Fransız Generali Franchet D’Esperey ile Yunanistan Başbakanı Venizelos arasında imzalanan Antlaşma ile Kuleliburgaz-Hadımköy hattı Yunan ordusunun işgaline terk edilmiştir. Bu ilerlemeler karşısında, 1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Eğilmez Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın 9 Ocak 1920 tarih ve 55 sayılı emrine uyarak tüm Edirne eyaletinde sıkıyönetim ve seferberlik duyuru etti. Diğer taraftan Trakya-Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniye’si, 31 Mart 1920’de Lüleburgaz’dahi yaptığı ilk kongresinde dış tecavüzler ve iç ayaklanmalar karşısında her çeşitli önlem alma yetkisinin kolordu komutanına vermeyi kararlaştırdı. San Remo Konferans’ında İtilaf Devletleri Edirne ile beraber Doğu Trakya’yı dahi Yunanistan’a bırakmayı kararlaştırdı. 9 Mayıs 1920’de Edirne’de toplanan Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniye’si, 2’nci kongresinde Edirne ve Doğu Trakya’nın Yunanistan’a bırakılmasını mutlaka reddetti ve ülke topraklarının savunulmasını kararlaştırdı. Bu nedenle, yerli halktan asker toplama ve silahlı müdafaa tedbirleri almayı kararlaştırdı. Ayrıca, Cemiyet uygulamasını değiştirmekle beraber adını de “Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” durumuna getirerek, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şubesi olmuştu.

Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını basitleştirmek, Osmanlı İmparatorluğu’na çalışarak muhtemel epey hukukende son vermek hedefi ile İtilaf Devletlerinin de teşviki ile Yunan Ordusu bir taraftan Anadolu’dahi bir yönlerden de Trakya’dahi harekete geçti. 20 Temmuz 1920’de başlayan Yunan Taarruzu nihayetinde Edirne 24 Temmuz 1920’de düştü. Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını takip eden günlerde Yunan hükümeti kendi meclislerinden geçirdikleri bir kanunla Doğu ve Batı Trakya’yı bir umumi vilayet durumunda Yunanistan’a kattığını duyuru etti. Yunanlılar yönünden Edirne ve Doğu Trakya’nın ilhakına karşın, Trakya’dahi işgale karşı silahlı mücadele devam etmiştir. Anadolu’dahi kazanılan büyük zafer ve orduların Boğazları geçerek Trakya’yı kurtarmak için harekete geçmeleri kararı karşısında, Boğazlarda bulunan İtilaf Devletleri mütareke zihniyeti içerisinde olmuşlardır. 15 Ekim 1922’de yürürlüğe giren Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla Doğu Trakya, Yunan kuvvetleri yönünden boşaltıldı. 25 Kasım 1922’de Edirne Valiliğine belirleme edilen Şakir Bey (Kesebir), Türk yönetimini tekrar kurmuştur. Lozan Konferansı neticesinde, Yunanlıların Anadolu’dahi yakıp yıktıklarına karşılık, harp tazminatı olarak Karaağaç ve Bosnaköy Köprübaşlarının dahi Anavatana katılımı kararlaştırılmıştır.

Doğu Cephesi

Ermeni Devleti, Rusya’da Çarlık düzeneğinin yıkılıp yerine Sosyalist bir devlet kurulması üstüne 1918’de meydana çıktı. Taşnak Partisi yönünden yönetim ediliyordu. Ermeniler, sınırlarımıza saldırıyor, Müslüman halka ekstrem eziyet, haksızlık ve katliam yapıyordu. Bunun üstüne, TBMM Ermenilere karşı askeri harekete geçilmesine karar verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, İcra Heyeti’ne (Bakanlar Kuruluna) mütareke hükümlerine uyularak boşaltılan “Evliye-i Selase” (doğuda bulunan 3 ilimiz) Kars, Artvin ve Ardahan’ın yineleme geri alınması için gereğinin yapılması yolunda ayrıyeten yetki vermişti. Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa 30 Mayıs ve 4 Haziran 1920 tarihinde Doğu’daki durum ile ilgili hükümete rapor verdi. Bu raporda, “Ermenilerin ilk fırsatta Erzurum’u dahil ellerine geçirmek için teşebbüslerde bulunacakları, Ermeni ordusuna karşı hakim ve elverişli bir durum almanın sorunluluğu, Brest Litovski ve Batum Antlaşması ile Türkiye’ye bırakılan Evliye-i Selase’yi işgal etmek üzere harekete geçmenin gerekliliği” izah edilmiş ve hükümetçe de bu durum elverişli görülmüştür.

Taarruz için 7 Haziran’da buyruk verildi. Ancak, Sovyet Dışişleri Bakanı’nın Ermenistan, İran ve Türkiye sınırlarının belirlenmesinde, Rus Sovyet Hükümeti’nin arabuluculuğu ile meselenin politik yollardan halledilmesinin muhtemel olduğunun bildirmesi üstüne, ordunun taarruzu geciktirilmiştir. Bu arada Ermenilerin, Türk topraklarına ve halkına karşı tecavüzü, Oltu’yu işgal etmeleri ve Gürcülerin de 25 Temmuz’da Artvin’i almaları üstüne, 28 Eylül 1920’de ordumuz taarruza geçti. 29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars (15. Kolordu Kafkas Tümeni Komutanı Albay Halit Bey (Karsıalan) yönetiminde), 7 Aralık gecesi imzalandı. Osmanlı’da Ermenileri Millet-i Sadıka diyerek anılmıştır. Ermeni sorunu ilk kere Berlin Antlaşması’nda meydana çıkmıştır (1878). Ermeniler amaçlarına ulaşabilmek için Taşnak ve Hınçak cemiyetlerini kurmuşlardır. Ermeniler, II. Abdülhamid’e suikast düzenlemişler, ama etkin olamamışlardır (1905). En son 19. çağ sonlarında Van, Erzurum, Bitlis ve Sason seviyesinde ayaklanmışlardır. 1915’te Ermeniler Van ve Sivas’ta katliam yapmışlar ve 1915’te Tehcir Kanunu ile Suriye’ye göçmek mecburiyetinde bırakılmışlardır. General Harbord, Doğu Anadolu ile ilgili bir rapor hazırlamış, raporda Ermenilerin hayat sürdürdükleri Osmanlı topraklarında Türk nüfusundan çok olmadığı açıklanmıştır. 24 Eylül 1920’de Ermeniler saldırıya geçmiş, Türk Ordusu Misakı Milli sınırlarına kadar gelişmiş ve Kars Zaferi kazanılmıştır. Bu cephede Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurmak talip Ermeniler ile savaşılmıştı. TBMM Hükümeti 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa’yı Doğu Cephesi Komutanlığına atadı. 9 Haziran 1920’de harekete geçen Kazım Karabekir Paşa 30 Ekime Ermenileri mutlak bir mağlubiyete uğratarak Doğu Anadolu’nun tamamını kurtardı. Ermenilerin talebi üstüne Gümrü Antlaşması imzalandı (3 Aralık 1920).

Güney Cephesi

İtalyanlar İzmir’in Yunanistan’a verilmesi sebebiyle kırgındı, nedeniyle Kuva-i Milliye’yi desteklemişler ve mıntıka halkına iyi davranmışlardır. П. İnönü Savaşı’ndan sonra işgal ettikleri yerleri boşaltmışlardır. Fransızlar şayet, Mondros’tan sonra Adana, Osmaniye ve Mersin’i işgal etmişlerdi. Paris Barış Konferansı’nda Suriye, Lübnan, Antep ve Maraş Fransızlara bırakılmıştır. Aynı vakitte güney cephesi, tertipli orduların savaşmadığı tek cephedir. Bölgede Fransız ve işgalcilere ve işbirlikçi Ermenilere karşı çevresel cemiyetlerce yiğitçe mücadeleler verilmişti. 12 Şubatta Maraş, 10 Nisanda Urfa, 20 Ekimde de Adana hasım işgalinden kurtarıldı. Sakarya zaferinden sonra Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşmasıyla Fransızlar bölgeyi terk etmişlerdir. TBMM 1973’te aldığı kararla kahramanlıklarından ötürü Maraş’a “Kahraman”, Antep’e “Gazi” ve 1984’te Urfa’ya dahi “Şanlı” unvanı verilmiştir.

Batı Cephesi

Yunan işgaline karşılık Ayvalık, Denizli ve Salihli bölgesinde Kuva-yi Milliye Cephesi oluşturulmuştur. Kuva-yi Milliye, Kurtuluş Savaşı’nın ilk müdafaa kuruluşudur.

Kuva-yi Milliye’yi teşkilatlandırmak için Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri yapılmıştır. Ali Fuat Paşa, Gediz Taarruzunda etkin olamamış ve Yunan orduları Dumlupınar’a kadar ilerlemiştir. Çerkez Ethem’in baskıları ve Ali Fuat Paşa’nın tesirsiz olması sebebiyle Ali Fuat Paşa Moskova Büyükelçiliğine atanmıştır. Batı Cephesi ikiye ayrılmıştır. Albay İsmet Bey Batı Bölümü’ne, Albay Refet Bey şayet Güney Bölümü’ne atanmıştır.

Yunan taarruzu karşısında Kuvay-i Milliye etkin olamamıştır. Ordudan firarlar başlamış, ama İstiklal Mahkemeleri’nin çalışmaları ile firarlar sona ermiştir. Düzenli ordunun kurulması ile Kuva-yi Milliye tamamıyla ortadan kaldırılmıştır (8 Ekim 1920). Düzenli orduya geçildiği sırada birtakım Kuva-yi Milliyeciler başkaldırı etmişlerdir (Çerkez Ethem ve Demirci Efe).

Demirci Mehmet Efe isyanı 1. İnönü Savaşı’ndan evvela, Çerkez Ethem İsyanı şayet 1. İnönü Savaşı’ndan sonra bastırılmıştır.  Kurtuluş Savaşı senelerinde en sorunlu mücadelelerin verildiği taraf Batı cephesidir. Kısaca özetlemek gerek görülürse, bu cephede Yunan birlikleri ile savaşılmıştır. Batı Cephesi savaşları 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgali ile başlamış ve 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi’ne kadar devam etmiştir. Başlangıçta Kuva-yi Milliye birlikleri ile karşı konulduğu için istenilen neticeler alınamamıştır. Dağınık ve karışık durumdaki Kuva-yi Milliye Birliklerinin kaldırılıp yerine tertipli ordunun kurulmasıyla istenilen başarı elde edilmiştir.


İnönü savaşı ve sonuçları

1. İnönü Muharebesi, Kurtuluş Savaşı esnasında 6 Ocak 1921’de iki koldan saldırıya geçen Yunan güçleriyle İnönü mevziinde müdafaa durumunda olan Ankara hükümeti kuvvetleri arasında gerçekleşmiş muharebelerdir.

Yunanlılar, Türk ordusunun kuvveti ile ilgili keşifte bulunarak Eskişehir’i ele geçirip, TBMM’yi dağıtmak için üs olarak kullanmak istiyordu. Bu arada Türklere karşı göstereceği başarı İtilaf devletlerinden yardım almasını kolaylaştıracaktı. Bu yolla Türk gücünü kırarak Sevr’i uygulatabileceklerdi. Üstelik; TBMM’nin Çerkez Ethem İsyanıyla uğraşıyor olması bu türlü bir vakası yapmak için elverişli bir ortamdı.

Yunan hücumu İnönü mevkiinde İsmet Paşa komutasında durduruldu. Batı Cephesi’nde tertipli orduların Yunan ordularına karşı kazandığı ilk zaferdir. Bu zafer TBMM’nin iç halini kuvvetlendirmiş, dışarıdaki itibarını arttırmış, askere alım işlemleri hızlanmıştır. İsmet Paşa, Albaylıktan Generalliğe terfi etmiştir.

İtilaf devletlerinin hiç beklemedikleri bu mağlubiyet karşısında hali görüşmek üzere Londra’dahi toplandılar. Sevr Antlaşmasını gözden geçirmek mecburiyetinde kaldılar. Bu zaferden sonra Çerkez Ethem İsyanı dahi bastırılmış ve tertipli orduya karşı uygulanan tüm müdahaleler ve isyanlar bastırılmıştır.

Londra Konferansı ve Sonuçları (21 Şubat-12 Mart 1921)

Birinci İnönü zaferinden sonra İtilaf Devletleri yönünden toplanmıştır. Hedefleri; Sevr Antlaşmasını yumuşatarak TBMM’ye kabul ettirmek. İtilaf devletleri aralarındaki anlaşmalıktan yara almak için İstanbul ve TBMM’yi beraber konferansa çağrı etmişler, fakat Tevfik Paşa’nın TBMM’yi halkın reel temsilcisi olarak belirtmesi üstüne amaçlarına ulaşamamışlardır. İngilizlerin, Rusya’nın TBMM ile Moskova’daki görüşmelerinden rahatsız olmaları, Musul ve Kerkük’te direnişle karşılaşmaları ve 1. İnönü Savaşı sonucunun İtilaf Devletleri arasında görüş ayrılığına niçin olması bu ülkelerin Sevr’i kabul ettirebilme umutlarını büyün ölçüde bitirmiştir. Ayrıca Fransızların Güney Doğu Anadolu’da büyük bir direnişle karşılaşması, İtalyanların işgal planlarından memnun olmaması ile bir antlaşmaya varılamadan Konferans dağılmıştır. Yeni Türk Devleti ve TBMM ilk kere İtilaf Devletleri yönünden tanınmıştır. TBMM, konferansa katılmakla sulh yanlısı olduğunu tüm dünya kamuoyuna göstermektedir. Yeni Türk Devleti’nin haklı davasını tüm dünya kamuoyuna duyurmuştur. Sevr Antlaşması’nın uygulanmayacağı anlaşılmıştır.

İtilaf Devletlerinin Teklifleri

  1. İzmir Türk Devleti’ne iade edilecek, ancak şehirde Yunan güçleri bulunacak.
  2. İzmir’in valisi Hıristiyan olacak ve Milletler Cemiyeti tarafından tayin edilecek.
  3. Doğu Trakya Yunanlılara kalacak.
  4. Doğu Anadolu’da Ermenistan kurulacak.
  5. Ordunun sayısı arttırılacak, fakat kapitülasyonlar devam edecek.  

Moskova Antlaşması (16 Mart 1920)

Moskova antlaşması, kurtuluş savaşı esnasında TBMM ile Sovyet Rusya arasında 16 Mart 1921’de imzalanmıştır.

Rusya’dahi kurulan Bolşevik Hükümeti ile TBMM Hükümeti’nin ortak noktaları batı karşıtı olmalarıydı. Bu ortak nokta iki tarafı birbirine yaklaştırmıştır. TBMM’nin şark, güney ve batı cephelerindeki başarıları dahi Sovyetlerin TBMM’ye yakınlaşmasında tesirli olmuştur. Rusya, Misak-ı Milli ve yeni Türk Devleti’ni tanıyan ilk Avrupa devleti olmuştur.

İtilaf devletlerini epey rahatsız eden bu yakınlaşma Moskova antlaşmasıyla perçinlenmiştir ve bu antlaşmayla Batum, Türkiye’nin liman hizmetinden yararlanması şartıyla Gürcistan’a bırakılmıştır. Bunun karşılığında şayet Sovyetler, Türkiye’ye altın ve silah yardımı yapacaktır.

 Bu madde Türk Devleti’nin Misak-ı Milli’den verdiği ilk tavizdir. Ayrıca 1. İnönü Savaşı’ndan sonra 12 Mart 1921’de İstiklal Marşı kabul edilmiş, 20 Ocak 1921’de ilk Anayasa (Teşkilat-ı Esasiye) duyuru edilmiştir

2. İnönü Savaşı ve Sonuçları (23 Mart-1 Nisan 1921)

2. İnönü Muharebesi, Kurtuluş Savaşı esnasında kazanılmış bir zaferdir.

Londra Konferansı tekliflerinin kabul edilmemesi ve İngilizlerin Yunanlıları kışkırtması bu savaşın birinci sebeplerini oluşturur. Bunun üstüne 1. İnönü yenilgisinin esikliğinden Sevri uygulatarak kurtulmak talip Yunanlıların ve TBMM’nin Londra Konferansında İtilaf Devletlerinin isteklerini kabul etmemesi üstüne, 23 Mart 1921’de İngilizlerin desteğini alan yunanlılar tekrar taarruza geçmişlerdir.

Ancak tertipli Türk birlikleri karşısında daha çok direnemeyerek bozguna uğramış ve geri çekilmek mecburiyetinde kalmışlardır. Bu zaferden sonra İtalyanlar işgal etikleri Muğla ve Antalya’dan dahi çekilmeye başlamışlardır. Fransızların TBMM’ye karşı tutumları yumuşamaya başlamıştır.

Mustafa Kemal kazanılan zaferin önemini İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta “Siz orada yalnızca düşmanı değil, Türk Milletinin makus talihini de yendiniz” diye belirtmiştir.

Kütahya-Eskişehir Savaşları (10-24 Temmuz 1921)

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, Kurtuluş Savaşı esnasında yaşanmıştır. Muharebeler 10 Temmuz 1921 ile 24 Temmuz 1921 arasında Yunanistan ile Ankara hükümeti arasında gerçekleşmiştir. Muharebeyi Ankara hükümeti yitirmiş ve Sakarya Nehrinin doğusuna çekilmek mecburiyetinde kalmıştır. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, yeni kurulan tertipli ordunun Batı Cephesi’nde kaybettiği tek savaştır.

Afyon, Eskişehir ve Kütahya Yunanlıların eline geçti. Ordunun daha çok zayiat vermesini istemeyen Mustafa Kemal orduyu Sakarya Nehrinin doğusuna kadar çekti. Savaşın kaybedilmesi TBMM’ye olan güveni sarstı, Meclisin Kayseri’ye taşınması ve Kuva-yi Milliye’ye dönülmesi gündeme geldi. Yunan ordusu Sakarya Nehrine kadar ilerledi. Durumun ciddiyetinin ansızın kararlar alınmasını gerektirdiği için 5 Ağustos 1921’de “Başkomutanlık Kanunu” çıkartıldı.

Bu kanunla Mustafa Kemal Paşa Başkomutan seçildi. Ayrıca Meclis bütün yetkilerini Mustafa Kemal Paşa’ya devretti. Bu yasa 1922’de müddetsiz olarak uzatıldı. Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçilmesine kadar yürürlükte kaldı. Mustafa Kemal Paşa orduyu tekrar sağlamlaştırmak hedefiyle 8 Ağustos 1921’de Tekalif-i Milliye Emirleri’ni çıkardı. Bu sayede ordunun ihtiyaçlarının büyük bir alanı halktan karşılanmaya çalışıldı.

Sakarya Meydan Muharebesi-Savaşı (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası kabul edilen savaştır.

Tekalif-i Milliye Emirleriyle Türk Ordusunun eksiklerinin bir alanı büyük oranda sonuçlanmış ve ordu savaşa hazırlanmaya çalışılmıştır. 23 Ağustos Yunanlılar taarruza başlamışlardır. Mustafa Kemal Paşa “Hattı Müdafaa yoktur, Sathı savunma vardır. O satıh tüm vatandır” diye orduyu coşturmuş ve 22 gün süren harp nihayetinde Türk ordusu büyük bir zaferle Yunan ordusunu gerisin geri kaçmak mecburiyetinde bırakmıştır.

Bu zaferle beraber 1683 Viyana bozgunundan beri devam eden Batı karşısındaki gerileme durmuştur. Yunanlılar savunmaya, Türkler taarruza geçmişlerdir. TBMM, Mustafa Kemal Paşa’yaMareşallik” rütbesi ile “Gazilik” unvanı vermiştir. Fransızlar bu muhabereden sonra TBMM ile Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır. Şunu dahi belirtmek lazım olur ki doğuda Rusya’nın kontrolünde Gürcistan ve Azerbaycan ile Kars Antlaşması imzalanmış ve bu antlaşmayla beraber Doğu sınırlarımız katiyet kazanmış ve bu bölgedeki birlikler mutlak bir zafer için yapılması plan edilen Büyük Taarruz için Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.

Fransızlarla İmzalanan Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)

Ankara Antlaşması, 20 Ekim 1921’de Sakarya zaferinin sonrasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Fransa arasında imzalanmıştır.

Antlaşma yeterince; taraflar arasındaki harp hali sona erdi. Hatay dışında bugünkü Suriye sınırımız çizildi. Hatay’dahi hususi bir idare kuruldu. Türkçe’nin resmi dil olması ve Türk parasının kullanılması kabul edildi. Burada yaşam sürdüren Türklere geniş haklar tanındı. Fransa ve Türk Devleti’ni adeta tanımış oldu. İtilaf Devletleri’nin Türkiye’ye karşı meydana getirdiği birlik parçalanmaya başladı. Fransa Hatayla alakalı otonomi kararlarını kabul etmekle buranın Anadolu’nun bir parçası olduğunu dahi onaylamış oluyordu. Fransızlar Misak-ı Milli’yi tanıyan ilk İtilaf Devleti olup, İtilaf devletleriyle olan ilişkisi mutlak olarak ayrılmıştır. Bu arada İtalya dahi Anadolu’dan tamamıyla çekilmiş, Güney Cephelerimiz kapanmıştır. Güneydeki birliklerin fazlası Büyük Taarruz için Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.

Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26 Ağustos-18 Eylül 1922)

Sakarya Meydan Savaşı’nda Yunan ordusunu yenilgiye uğratan Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1922 sabahı Büyük Taarruz’u başlattı. 30 Ağustosta Başkomutanlık Meydan Savaşıyla Dumlupınar’ın kuzeyinde hasım ordusu yok edildi. Mustafa Kemal “Ordular! İlk hedefimizi Akdeniz’dir. İleri” emrini vermesi üstüne taarruza geçen Türk ordusu önünde kaçan Yunan ordusunu İzmir’e kadar kovaladı. 9 Eylülde İzmir hasım işgalinden kurtarıldı. 18 Eylülde Batı Anadolu tamamıyla düşmandan temizlendi.

Mudanya Ateşkes Antlaşması (11 Ekim 1922)

Büyük taaruzdan sonra telaşa düşen İngilizlerin talebi üstüne Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı (11 Ekim 1922). Görüşmelere İngiltere, Fransa, İtalya ve Türkiye katılmış, Yunan temsilcileri görüşmelere katılmamıştır.

Konferansa TBMM namına İsmet Paşa katılmıştır. Mudanya Ateşkesi ile Kurtuluş savaşının askeri safhası sona ermiş, siyasi safhası başlamıştır. Doğu Trakya ve İstanbul harp yapılmadan kurtarılmıştır. Meriç Nehri Yunanistan ile aramızda hudut olarak kabul edilmiştir. İstanbul’un TBMM’ye devredilmesiyle Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir.

Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege Bölgesi’ni yakalamak üzere İngiliz, Amerika ve Fransız harp gemilerinin koruması altında, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgale başladılar. İzmir’in işgaline reaksiyon olarak gazeteci Hasan Tahsin yönünden düşmana atılan ilk kurşun Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olmuştur. Mondros mütareke antlaşmasından sonra işgallerin başlamasına karşılık Padişah ve Osmanlı Hükümeti işgallere karşı ses çıkarmamışlar, orduyu geliştirip güçlendirmeye yönelmemişlerdir. Sadece kendi çıkarlarını düşünmüşler, ürkek ve yüreksiz davranmışlar, ülkeyi içerisinde bulunduğu durumdan kurtarmak için hiç bir tedbir almamışlardır.

Kurtuluş savaşımızdan işgallere karşı ilk silahlı direniş Güneydoğu Anadolu’dahi Fransızlara karşı başlamışsa dahi, ilk Kuva-yi Milliye hareketi Batı Anadolu’dahi Yunanlılara karşı oluşturulmuştur. Yunan birliklerinin İzmir’i işgal etmesi ve Anadolu içlerine ilerlemesine izleyici artan Osmanlı Hükümeti’nden bundan sonra hiç bir şey beklenemezdi. Bu vaziyet, Kuva-yi Milliye’nin doğuşunu ve Milli Mücadele’nin başlamasını kolaylaştırmıştır. 19 Mayıs 1919’dahi Atatürk Samsun’a çıkmıştır. Amasya genelgesinin yayınlamıştır. Daha sonra Erzurum ve Sivas kongrelerini toplamıştır. İstanbul’un işgali edilmesi ve Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla Osmanlı idaresi çökmüştür. Ulusu temsil eden, millet namına karar veren yetki sahibi organa gereksinim vardır. Bu dahi fakat yeni bir meclis kurularak muhtemel olacaktır.

23 Ekim 1920’de 338 milletvekilinin katılımı ile TBMM açıldı. Fakat muhabereden mağlup çıkan Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz, Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven ve Çekoslovakya devletleri arasında imzalanan, Türk’ün vefat fermanı olarak bilindik Sevr Antlaşması imzalanmıştır. TBMM’nin Sevr Antlaşmasına tepkisi çok sert olup, bu antlaşmayı imzalayanları ve onaylayanları yurt haini sayma kararı vermiştir. Doğu cephesi, Güney cephesi, Batı cephesi, 1-2 İnönü savaşları ve en son Sakarya Meydan Muharebesi savaşları verilmiştir. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun edebiyete kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır. Mudanya ateşkesinin sonrasında Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Yeni Türk Devleti bütün cihana kabul ettirilmiştir. Böylece Türkiye bütün sömürülen halklara ve uluslara bağımsızlıklarını kazanmak için ümit ışığı olmuştur.

Trakya Cephesi (Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti)

Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra; Edirne-İstanbul demiryolunu denetim etmek üzere bir Fransız hepsi Trakya’ya yerleşmiş bulunuyordu. Fransız Generali Franchet D’Esperey ile Yunanistan Başbakanı Venizelos arasında imzalanan Antlaşma ile Kuleliburgaz-Hadımköy hattı Yunan ordusunun işgaline terk edilmiştir. Bu ilerlemeler karşısında, 1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Eğilmez Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın 9 Ocak 1920 tarih ve 55 sayılı emrine uyarak tüm Edirne eyaletinde sıkıyönetim ve seferberlik duyuru etti. Diğer taraftan Trakya-Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniye’si, 31 Mart 1920’de Lüleburgaz’dahi yaptığı ilk kongresinde dış tecavüzler ve iç ayaklanmalar karşısında her çeşitli önlem alma yetkisinin kolordu komutanına vermeyi kararlaştırdı. San Remo Konferans’ında İtilaf Devletleri Edirne ile beraber Doğu Trakya’yı dahi Yunanistan’a bırakmayı kararlaştırdı. 9 Mayıs 1920’de Edirne’de toplanan Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniye’si, 2’nci kongresinde Edirne ve Doğu Trakya’nın Yunanistan’a bırakılmasını mutlaka reddetti ve ülke topraklarının savunulmasını kararlaştırdı. Bu nedenle, yerli halktan asker toplama ve silahlı müdafaa tedbirleri almayı kararlaştırdı. Ayrıca, Cemiyet uygulamasını değiştirmekle beraber adını de “Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” durumuna getirerek, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şubesi olmuştu.

Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını basitleştirmek, Osmanlı İmparatorluğu’na çalışarak muhtemel epey hukukende son vermek hedefi ile İtilaf Devletlerinin de teşviki ile Yunan Ordusu bir taraftan Anadolu’dahi bir yönlerden de Trakya’dahi harekete geçti. 20 Temmuz 1920’de başlayan Yunan Taarruzu nihayetinde Edirne 24 Temmuz 1920’de düştü. Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını takip eden günlerde Yunan hükümeti kendi meclislerinden geçirdikleri bir kanunla Doğu ve Batı Trakya’yı bir umumi vilayet durumunda Yunanistan’a kattığını duyuru etti. Yunanlılar yönünden Edirne ve Doğu Trakya’nın ilhakına karşın, Trakya’dahi işgale karşı silahlı mücadele devam etmiştir. Anadolu’dahi kazanılan büyük zafer ve orduların Boğazları geçerek Trakya’yı kurtarmak için harekete geçmeleri kararı karşısında, Boğazlarda bulunan İtilaf Devletleri mütareke zihniyeti içerisinde olmuşlardır. 15 Ekim 1922’de yürürlüğe giren Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla Doğu Trakya, Yunan kuvvetleri yönünden boşaltıldı. 25 Kasım 1922’de Edirne Valiliğine belirleme edilen Şakir Bey (Kesebir), Türk yönetimini tekrar kurmuştur. Lozan Konferansı neticesinde, Yunanlıların Anadolu’dahi yakıp yıktıklarına karşılık, harp tazminatı olarak Karaağaç ve Bosnaköy Köprübaşlarının dahi Anavatana katılımı kararlaştırılmıştır.

İtilaf Devletlerinin Teklifleri:

  1. İzmir Türk Devleti’ne iade edilecek, ancak şehirde Yunan güçleri bulunacak.
  2. İzmir’in valisi Hıristiyan olacak ve Milletler Cemiyeti tarafından tayin edilecek.
  3. Doğu Trakya Yunanlılara kalacak.
  4. Doğu Anadolu’da Ermenistan kurulacak.
  5. Ordunun sayısı arttırılacak, fakat kapitülasyonlar devam edecek.  

Bir önceki yazımız olan Cumhuriyet’in İlanı başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

3 thoughts on “Türk Kurtuluş Savaşı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir