İnönü Muharaebeleri (İnönü Savaşları)

0

Birinci Dünya Savaşı’nın nihayetinde imzalanan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nin 5’inci maddesi ile Türk ordusunun silah ve cephanesine el konulmak, 20’nci maddesi ile de Türk ordusu terhis edilerek ortadan kaldırılmak istenmiştir. İşgal güçlerinin antlaşmaya bu hükümleri koymaktaki hedefi, Anadolu’nun işgaline karşı duracak Türk askerî gücünü kırmak ve yok etmektir. Ancak onlar bu maksat ve düşüncesinde yanılmış, Anadolu’dahi yineleme bir oluşumla, kuvayımilliye ruhu ile karşılaşmışlardır. Bu mücadele Mustafa Kemal Paşa liderliğinde başlayan ve yeni bir devletin kuruluşunu meydana koyan var olma mücadelesidir. İnönü Muharebeleri, Yunan meclisinin 3 Ocak 1921’de duyurduğu ve Yunan Kralı Konstantin’in söylem ettiği üzere, Yunan ordusunun silah zoruyla Sevr Antlaşması’nı kabul ettirmek hedefiyle başlattığı işgal hareketine karşı, Türk ordusunun verdiği mücadelenin ve zaferin adıdır.

Türk İstiklal Savaşı’nda uygulanan mücadeleler içerisinde İnönü Muharebeleri mühim bir yere sahiptir. 6-11 Ocak 1921 tarihleri arasında gerçekleşen Birinci İnönü Muharebesi ve 26-31 Mart 1921 tarihleri arasında gerçekleşen İkinci İnönü Muharebesi yeni kurulacak devletin meydana getirdiği tertipli ordunun kazandığı ilk muharebeler olup, Türk İstiklal Savaşı’nın seyrini değiştiren mühim mücadelelerdir.

İnönü Muharebelerinin gerçekleştiği mıntıka Marmara Denizi’nin güneyi ve doğusunu kapsamaktadır. Bu bölümde, bilhassa İzmit Sancağı, Bursa Vilayeti ve Eskişehir Mutasarrıflığı mühim merkezler olup, Güney’de Bursa-İnegöl-Eskişehir hattı, Kuzey’de Gemlik-İznik-Bilecik-Sakarya hattına kadar uzanmaktadır. Birinci İnönü Muharebesi evvel, Batı Cephesi Komutanlığı Albay İsmet Bey’in komutasında; karargâhı Küplü’de bulunan Yenişehir, İnegöl ve Bilecik havalisinden mesul olan 24’üncü Tümen, merkezi Yunuslar’dahi bulunan 11’inci Tümen ve merkezi Gediz’de bulunan 61’inci Tümen’dir.

Bir taraftan işgallere karşı kuvayımilliye birlikleri tarafından mücadele verilirken, başka yandan Mustafa Kemal Paşa mecliste millî bir orduya sahip olmanın gerekliliğini, bunun için de tertipli orduya gereksinim duyulduğunu ve yeni askerlerin silah altına alınmasını istiyordu. 22 Haziran 1920 tarihinde Yunan birliklerinin umumi taarruzu neticesi Bursa-Uşak hattının işgal edilmesi ile birliklerin tek bir komuta altında toplanması düşünülmüş ve çalışarak “Batı Cephesi Komutanlığı” kurulmasına girişilmiştir. Komutanlığına dahi Orgeneral Ali Fuat (Cebesoy) getirilmiş, 12 Temmuz 1920 tarihinde millî ordunun kurulmasına başlanmıştır. Batı Cephesi Komutanlığının kuruluşu, ilkin eğitim ve sıkıdüzen tarafından cılız millî kuvvetler arasında dahi birtakım reaksiyonlara yol açmış ve netice olarak Çerkez Ethem olayı yaşanmıştır. Çerkez Ethem isyanı bir taraftan Yunan ordusu ile mücadele veren ve bir yönlerden de yineleme toparlanmaya çalışan Türk ordusunu zor durumda bırakmış ve vakit kaybettirmiştir. Ancak, TBMM’nin aldığı kararlar kapsamında kuvayımilliye teşkilatları 15 Aralık 1920 tarihinde çıkarılan bir kanunla lağvedilmiş ve tertipli orduya geçilmiştir. Bakanlar Kurulu 9 Kasım 1920 tarihinde aldığı karar ile Batı Cephesi Komutanlığı batı ve güney olmak suretiyle iki kısma ayırmıştır. Cephe Komutanı Ali Fuat Paşa görevden alınmış, yerine şayet Albay İsmet (İnönü) getirilmiş ve İzmit, Ertuğrul, Eskişehir ve Kütahya bölgeleri de cepheye katılmıştır.

Bu arada 1921 başlarında TBMM Hükümeti’nin yeni kurduğu tertipli ordu her geçen gün güçlenmiş ve birlikler sürekli takviye edilmiştir. Türk ordusundaki bu ilerleme Yunan duyum raporlarında belirtilmiş ve Yunan ordusunda Türklerin karşı bir taarruza geçeceği kaygısı her geçen gün artmıştır. İstanbul’dahi bulunan Yunan askerî heyetinden, Yunan karargâhına gelen duyum raporlarında, Türklerin Aralık 1920’lerin esasen beri geniş bir faaliyette bulundukları, ordularını güçlendirdikleri ve yakında bir taarruza geçecekleri tarafında veriler aktarılmaktadır.

15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in işgali ile başlayan Batı Anadolu’yu işgal sürecinde Yunan kolordusu, 6 Ocak 1921 tarihinde Dimboz mevkiinden İnönü istikametine üç koldan harekete geçmiş ve Bozüyük ve Söğüt’ün güneyi ve İnönü’nün kuzeyinden Eskişehir’e uzanan yolları ele geçirerek 8 Ocak günü Bilecik’i işgal etmiştir. Yunan ordusu 9 Ocak 1921 günü Türk mevziilerine taarruzu devam ettirerek savaşın geniş bir alana yayılmasını sağlamıştır.

9 Ocak 1921 tarihinde Yunan ordusu İnönü mevziilerine kadar ilerlemiştir. Muharebeye katılacak olan 3 Türk tümeninin birtakım kuvvetleri tıpkı gün İnönü mevziilerine yerleşmiş birtakım kuvvetler şayet bölgeyi hareket durumunda denetim altına almıştır. 9-10 Ocak gecesi Kütahya’dan trenle hareket eden Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey, İnönü istasyonuna gelmiştir. 6 Ocak gününden 9 Ocak gününe kadar yaşanan gelişmeleri Fevzi Paşa TBMM’de yaptığı konuşmada bu şekilde söylem etmiştir. “Hepinizin bildiği gibi Yunanlar Bursa cephesinde iki istikametten taarruza geçmişlerdi. Biri Yenişehir- Köprühisar-Bilecik istikameti, ikincisi İnegöl-Nazifpaşa-Pazarcık-Taraklı. Köprühisar mevkiinde hasım durdurulmuştu. Öncelikle bu bölgeden uzaklaştırıldı, ama sonra takviye aldı… Dün Yunan kuvvetleri İnönü civarındaki Türk mevzilerine ilişki ederek saldırı etti. Bu saldırı durduruldu. Sonra sol tarafımıza saldırı etti, o saldırı dahi durduruldu. Bugün tıpkı mevzilerde savaş devam etmektedir. Türk Kuvvetleri tamamıyla İnönü’nün kuzeyinde ve doğusunda uzanan sırtlar üzerindedir. Yunanların bu anne kadar aşikar ve direkt muharebeye iştirak eden gücü iki fırka kadardır. Bunun arkasında daha bir Efzun fırkası ön görü edilmektedir…

10 Ocak 1921 tarihine kadar Yunan taarruzları hızlanmış ve Türk ordusunun hazırlamış olduğu stratejik müdafaa taktiği, yoğun Yunan taarruzlarını zorlukla durdurabilmiştir. Bu muharebede 10 Ocak günü iki tarafın kuvvetleri bu şekildedir. Türk kuvvetleri; 24’üncü Tümen, 4’üncü Tümen, 11’inci Tümen ve bunlara bağımlı olan alaylar ile beraber Batı Cephesi emrine verilen Depo Alayları ile toplamda 8500 asker, 5500 tüfek, 47 makineli tüfek ve 28 top olmakla beraber Yunan kuvvetlerinde şayet aşağı yukarı olarak iki piyade tümeni, bir süvari tugayı ve kolorduya tabi birliklerden oluşmaktadır. Yunan 3. Kolordusu, İzmir Tümeni, Manisa Tümeni ve Adalar Tümeninden oluşmaktadır ve Bursa yöresinde konuşlanmıştır. Yunan 1. Kolordusu şayet Uşak bölgesinde dört tümenden oluşmaktadır. Yunan kuvvetlerinin mevcutları şayet 427 subay, 15.816 asker ve 12.500 tüfek, 270 makineli tüfek, 120 ağır makineli tüfek ve 72 top olarak teşhis edilmiştir. Bu süreçte Yunan kuvvetleri hem numerik üstelik tesisat ve silah bakımından üstün durumdadır. Ancak tüm olumsuzluklara karşın Yunan kuvvetlerinin 11 Ocak 1921’ e kadar yaptığı taarruzlarda sevk ve idarede ve tertiplenmede problemler yapılmış, başka yandan Yunanlar, Türk kuvvetlerinin ne pahasına olursa olsun savaşacaklarını, müdafaa hatlarını bırakmayacaklarını anlamışlardır.

 Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey’in, 11 Ocak 1921 tarihli raporunda; 9-10 Ocak tarihlerinde şiddetli geçen muharebelerde düşmanın mühim bir kayba uğradığı ve geri çekilmeye başladığı, düşmanın hareketi ile ilgili keşif çalışmalarının sürdürüldüğü ve bölümde birliklerin müdafaa tertibatını devam ettirdiği bildirilmektedir.

Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey’in 12 Ocak 1921 tarihinde kendisine tabi tümenlere 13 Ocak 1921 günü için yayınladığı taraf emrinde, tümenlerin yerinde kalmaları, bununla beraber süvari birlikleri tarafından keşif yapılması ve düşmanın taciz edilmesi emredilmiştir.

Genelkurmay Başkanı Vekili Fevzi Paşa tarafından, Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ve tüm Vekâletlere gönderilen 11 Ocak 1921 tarihli telgrafta savaş ile ilgili bu veriler verilmiştir. “6 Ocak 1921’de Yenişehir ve İnegöl istikametinden başlayarak türlü şiddet ve aşamalarla İnönü mevzilerimize kadar uzanan hasım taarruzu, 9 ve 10 Ocak 1921’de Savcıbey-Akpınar-Karaağaç umumi hattında meydana gelen çok şiddetli ve sürekli alan muharebesinden sonra birliklerimizin yiğitçe karşı koymaları ve müdafaaları karşısında durmuş ve 10-11 Ocak 1921 gecesi hasım taarruzdan vazgeçerek süratle geri çekilmeye başlamıştır.”

Genelkurmay Başkanı Vekili Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey’e 11 Ocak 1921 tarihinde çektiği telgraf ile “Büyük komutanların onurlu komutası altında tam bir kahramanlıkla savaş eden Batı Ordusunun, İnönü Meydan Muharebesi’yle kazanılan son başarılarından ötürü sizi ve Batı Ordusu subay ve erlerini kutlama eder, başarılarının devamını Allah’tan dilerim.” diye tebriklerini iletmiştir.

Yunan kuvvetleri İzmir’in işgalinden sonra ilk kere tertipli Türk birlikleri ile karşı karşıya gelmiş ve uygulanan bu savaş neticesinde geri çekilmiş, bu vaziyet Türk milletinin moral gücünü ve ordusuna olan güvenini perçinlemiştir.

Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri arasındaki geçen süreçte askerî, siyasî, diplomatik pekçok ilerleme yaşanmıştır. İtilaf Devletleri Birinci İnönü Muharebesi’nden sonra Sevr Antlaşması’nın üzerinde türlü farklılıklar yaparak Londra dahi bir konferans düzenlemiştir. TBMM Hükümeti’nin de çağrı edildiği bu konferansta Sevr masaya yatırılmış ve Türk ve Yunan tarafları arasında yaşanan problemler gündeme gelmiştir. Ayrıca bu dönemde TBMM ile Sovyet Rusya arasındaki diplomatik temaslar gelişmiş iki hükümet arasında Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması imzalanmıştır. Sovyet Rusya bu anlaşma ile TBMM Hükümeti’ne parasal desteğin beraberinde silah ve gereç desteği vermeyi de kabul etmiştir. İki savaş arasında cephelerde Türk ve Yunan kuvvetleri arasında türlü çatışmalar yaşanmış ve Yunan ordusu, yeni bir saldırı için mevcutlarını genişletmiş ve lojistik desteğini artırmıştır.

İkinci İnönü Muharebesi’nin en mühim politik nedeni Sevr’i yahut daha ağır maddeler içeren bir antlaşmayı TBMM Hükümeti’ne kabul ettirmek ve Birinci İnönü Muharebesi’nden sonra kuvvetlenen Türk ordusuna daha çok fırsat vermeden ortadan kaldırmak, ayrıyeten Birinci İnönü Muharebesi’nde alınan yenilgiyi kazanılacak bir zaferle gündemden düşürüp kamuoyunu etkilemektir.

Muharebe evvel Türk ve Yunan kuvvetlerinin silah ve teçhizat bakımından denk olmadığı alenen görülmektedir. Şöyle ki; Yunan kuvvetlerinde; 41550 tüfek, 720 ağır makineli tüfek, 3134 hafif makineli tüfek, 3100 kılıç ve 220 top bulunmaktadır.

Türk kuvvetlerinde şayet 34175 tüfek, 235 ağır makineli tüfek, 55 hafif makineli tüfek, 3500 kılıç ve 104 top bulunmaktadır. Yunan Generali Papulas, bu muharebede İnönü mevzilerini iki yandan kuşatarak Türk birliklerini Eskişehir ovasında sıkıştırıp imha etmeyi planlamış ve birliklerini takviye ederek 23 Mart 1921 günü taarruza geçmiştir. Papulas muharebeyi yakından takip edebilmek maksadıyla Bursa’ya gelmiş ve ordusunu iki grup durumunda Eskişehir ve Afyon istikametine taarruza geçirmiştir. Yunan ileri harekâtı Birinci İnönü Muharebesi’nde olduğu gibi planlanmış, Bursa bölgesinden gelişen kuvvetler Eskişehir’e ulaşmak hedefiyle üç koldan İnönü mevziilerine yaklaşmıştır. Yunanistan bu taarruzdan mutlak netice alabilmek istediğinden Uşak bölgesinden harekete geçen kuvvetler Afyon’u gaye almıştır. Uşak grubu Dumlupınar mevziilerine kadar geldikten sonra Birinci İnönü Muharebesi’nde olduğu gibi durmamış gelişmeye devam etmiştir. 24 Mart’ta Dumlupınar mevziilerini işgal eden kuvvetler ertesi gün yineleme taarruza geçerek 27 Mart akşamına kadar Afyon bölgesini işgal etmiştir. Eskişehir-Afyon hattını yakalamak hedefiyle harekâta başlayan Yunanlılar böylelikle ilk hedeflerini gerçekleştirmiştir.

Bu arada, Mustafa Kemal Paşa, İkinci İnönü Muharebesi’nin başlamasını bu şekilde anlatmaktadır; “Efendiler, Yunan taarruzu konferans ve barış hikâyesini bize zaruri olarak terk ettiriyor… Yunan Ordusunun Bursa ve doğusunda mühim bir grubu, Uşak ve doğusunda başka bir grubu vardı. Bizim de kuvvetlerimiz, Eskişehir’in kuzeybatısında, Dumlupınar’dahi ve doğusunda olmak suretiyle iki grup halindeydi… Yunan Ordusunun Bursa ve Uşak kümeleri, 23 Mart 1921 günü ileri harekâta geçtiler. İsmet Paşa komutasında bulunan Batı Cephesi birlikleri, arz ettiğim gibi, Eskişehir’in kuzeybatısında yığınak yapmıştı. Karar, savaşı İnönü mevzilerinde kabul etmekti. Ona göre önlem alınıyor ve hazırlıklar yapılıyordu.”

Yunan kuvvetlerinin Bursa grubu 23 Mart’tan itibaren Türk birlikleriyle savaş ederek 26 Mart tarihinde İnönü mevzii önlerine gelmiştir. İsmet Paşa İkinci İnönü Muharebesi’ni anılarında bu şekilde aktarmaktadır; “Yunan taarruzu 23 Mart’ta başladı. İnönü mevzilerinde hazırlıklarımız iyi. Kesin muharebeyi burada vereceğiz. Toplayabildiğimiz kuvvetleri dağıtmak ve her yerde cılız kalmak istemedik. Uşak’tan Afyon’a saldırı eden Yunan kolu. 24 Mart’ta Dumlupınar mevzilerini işgal ettikten sonra, birkaç gün içerisinde Afyon’a girdi… Eskişehir istikametinde iki koldan gelişen Yunan kuvvetleri, cephenin ileri hattındaki birliklerimizle savaş ederek, 26 Mart’ta İnönü mevzilerine çattılar. İkinci İnönü muharebesi tam bir askerî harekettir. Yunanlılar bu muharebede, bizim iki İnönü muharebesi arasında toplayıp tanzim edebildiğimiz kuvvetten iki üç misli çok bir kuvvetle harekâta giriştiler. İkinci İnönü Muharebesi çok kanlı olarak dört gün sürmüştür. Birinci İnönü Muharebesine nispeten, bu sefer daha örgütlü bir durumda bulunuyoruz. İnönü mevzilerinin sağ cenahında Metris- tepe taraflarına İzzettin Bey kumanda ediyor. Sol cenahta Arif Bey tümeni var. Düşman, 27 Mart’ta İnönü mevzilerine yanaştı. 28 Mart’ta şiddetli bir saldırı başladı. 28, 29 ve 30 Mart günleri korkunç muharebeler oldu…

28 Mart’ta sabahın er saatlerinde savaş tüm cephede şiddetlendi. Düşman sağ cenahımıza daha güçlü saldırı ediyordu. Bugünkü muharebelerde mevzilerimizin anahtar noktası sayılan Metristepe düştü. O gece baskın taarruzları ile Metristepe’yi geri almaya çalıştık. Fakat bu teşebbüs başarmış olamadı. Mustafa Kemal Paşa Ankara’dan akşama doğru cephenin vaziyetini ve ne düşündüğümü sormuştu. Kendisine sabahtan beri cereyan eden muharebeleri anlattıktan sonra, hasım taarruzunun ertesi gün inkişaf edeceği kanaatinde olduğumu söyledim…

Gece Mustafa Kemal Paşadan bir telgraf aldım. Büyük Millet Meclisi muhafız taburunu taraf emrine girmek üzere yola çıkardıklarını bildiriyordu. Ertesi gün için alttaki taraf emrini verdim:

29 Mart günü Büyük Millet Meclisi Muhafız Taburu ile Cemil Cahit Beyin emrindeki alay öğle üzeri ve öğleden sonra cepheye yetiştiler. Bugünkü muharebelerde sol cenahın vaziyeti incelik kesbetmişti. Ertesi gün sağ cenahta düşmanın önemli bir etkinliği olmadı, ama sol taraf gitgide tehlikeye giriyordu. Buraya cephenin başka yerlerinden büyük oranda güç toplamaya çalıştım. Bu suretle hem tehlikeyi önlemiş üstelik cephenin bu noktasından düşmana mukabil taarruza geçmek için imkân hazırlamış oluyordum. Ben de Metristepe tarafından sol cenaha geçtim. Düşündüğüm mukabil taarruzu yaptım. Düşmanın sağ kanadına yüklendim. Burun buruna savaş ediliyor, hasım direniyor. Nihayet, İzzettin Bey de sağımızdan mukabil taarruza geçti, hasım cephesini çökertti. Sol taraf karşısındaki hasım dahi çekilmeye başladı. Muharebeyi kazandık.”

Mustafa Kemal Paşa İkinci İnönü Muharebesi’nin zaferle neticelenme haberini aldıktan sonra taraf komutanı İsmet Paşa’ya çektiği telgrafta kendisini bu kelimelerle kutlama etmiştir; “Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Muharebeleri’nde üzerinize yüklendiğiniz vazife kadar ağır bir vazife yüklenmiş komutanlar pek azdır. Milletimizin İstiklal ve zenginliği, dâhice idareniz altında görevlerini şerefle yapan komuta ve silâh arkadaşlarınızın kalbine ve vatanseverliğine büyük bir güvenle dayanıyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz. İstilâ altındaki şanssız topraklarımızla beraber tüm yurt, bugün en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor. Düşmanın istilâ hırsı, azminizin ve vatanseverliğinizin yalçın kayalarına kafasını çarparak paramparça oldu. Adınızı tarihin onur abidelerine yazan ve tüm millete size karşı ebedi bir gönül borcu ve şükran duygusu uyandıran büyük gazâ ve zaferinizi kutlama eder iken, üzerinde durduğunuz tepenin size binlerce hasım ölüleriyle dolu bir onur meydanı seyrettirdiği kadar, milletimiz ve kendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin ufkuna dahi baktığını ve hâkim olduğunu ifade etmek isterim.”

İkinci İnönü Muharebesi stratejik müdafaa temelleri göze alınarak yapılmıştır. Savunma içerisinde alınan tertiplerde, derinliğe ehemmiyet verilmiş ve mevziiye giren düşmana derhal karşı taarruzlar uygulanarak mevziiden atılması sağlanmıştır. Bu şekilde mevziiyi elde tutulmaya çalışılmıştır. Bu Muharebe, Sevr Antlaşması’nı silah zoru ile TBMM Hükümeti’ne kabul ettirmek amacını güden Yunanistan’ın mağlubiyeti ile sonuçlanmıştır. Yunan ordusu ikinci kere İnönü mevziilerinde bozguna uğramıştır. İkinci İnönü Zaferinden sonra; TBMM Hükümeti varlığını tüm Avrupa devletlerine göstermiş, hem içeride hem dışarıda TBMM Hükümeti’nin nüfuz ve itibarı artmıştır. Millî ordunun tüm imkânsızlıklara karşın kazandığı bu zafer kendisine güveni, sevk ve idareye olan bağlılığı artmıştır. Fransızlar Zonguldak’tan, İtalyanlar şayet Güney Anadolu’dan çekilmeye başlamış, Anadolu’daki işgal hareketinin neticesiz kalacağını görmeye ve anlamaya başlamışlardır.

Bir önceki yazımız olan Atatürk Biyografisi ve Bağımsızlık İnkılap Kronolojisi Siyasi ve Kültürel İnkılaplar başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir