Adnan Menderes’in (1899-1961) askeri darbe sonucunda cunta yönetimi tarafından idam edilmesi cumhuriyet tarihimize acı bir anı bırakmıştır. Dönemin koşullarını tam olarak bilemediğimiz için kim haklıydı sorusunun cevabı artık geçmişte kalmıştır. Fakat demokrasi, düşünce özgürlüğü ve insan hakları gibi evrensel değerler bizlere benzer durumlarda belki de daha toleranslı davranmamız gerektiğini hatırlatmaktadır.


Menderes Aydın’da doğmuş, hukuk tahsili görmüş ve Türk siyasi hayatında Demokrat Parti ile özdeşleşmiştir. 1950 yılında iktidarı CHP’den devralmış ve 27 Mayıs 1960 İhtilalı’na kadar Türkiye Cumhuriyeti’ni tek başına yönetmiştir.


Varlıklı bir ailenin evladı olan Adnan Menderes siyasete ilk olarak Serbest Cumhuriyet Fırkası’nda başlamıştır. İzleyen dönemde CHP’den milletvekili seçilmiştir. CHP’nin toprak ağalarının elindeki arazileri devletleştirip köylülere dağıtması görüşüne karşı çıkmıştır. CHP milletvekili olduğu dönemde üç arkadaşıyla beraber çiftçiyi topraklandırma kanununun karşısında durmuş ve Dörtlü Takrir’i vermiştir. Bu nedenle CHP’den Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile ihraç edilmiştir. Daha sonra bu dörtlü Demokrat Parti’yi kurmuştur.


Adnan Menderes’in 10 yıllık (1950-1960) başbakanlık döneminde Türk iç ve dış politikasında büyük değişimler olmuştur. O döneme kadar Türkçe okunan ezanın Arapça okunması serbest bırakılmıştır. 1953 yılında CHP’nin tek-parti iktidarı sırasında edindiği malları haczedilmiş ve hazineye aktarılmıştır. Halkevleri kapatılmış ve Köy Enstitüleri Öğretmen Okullarına dönüştürülmüştür.


Demokrat Parti iktidarı ile Türkiye ekonomide kalkınma dönemine girmiştir. Bu dönemde serbest piyasa ekonomisine geçişe hız verilmiştir. Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verilmiştir. Yabancı sermayeyi teşvik yasası çıkarılmıştır. Gelen krediler özellikle tarım alanında kullanmaya başlanmıştır. Tarımda makineleşme çalışmaları yoğunlaştırılmış ve ülke tarımsal bir kalkınma evresi geçirmiştir. Marshall Planı’nın da katkısıyla ülkede yeni sanayi tesisleri kurulmuştur. Bu dönemde Türkiye’nin gayri safi milli hâsılası yılda ortalama % 7,8 oranında büyümüş ve Türkiye’nin GSMH’si dünya toplamının binde 6.43’ünden, binde 7.52’sine yükselmiştir.


Yukarıda saydığımız değişimlerin esas nedeni Demokrat Parti’nin muhafazakâr ve liberal ideolojiyi benimsemesidir. O dönemde ABD ve Rusya arasında soğuk savaş yaşanmaktaydı. CHP döneminde Türkiye Rusya ile yakın ilişki kurmuştu. Buna mukabil Adnan Menderes ABD ile yakın ilişki kurmaya başlamıştı. Nitekim söz konusu dönemde Türkiye Kore Savaşı’na batılı devletlerin temsil ettiği cephede katılmış ve daha sonra NATO’ya üye olmuştur. Tüm bu gelişmeler Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet politikasının Demokrat Parti ile Rusya’dan ABD’ye kaydığını göstermektedir.


Demokrat Parti iktidarının son yıllarına doğru Türkiye’nin ekonomik yapısı bozulmaya başlamıştır. Dış ticaret açığı artmış, cumhuriyet tarihinin en büyük devalüasyonu yapılarak Dolar 2 TL’den 9 TL’ye çıkarılmış,  dış borçlar için moratoryum (borçların ödenemeyeceği ve yeni bir ödeme planına bağlanması ilanı) ilan edilmiştir.


Adnan Menderes önderliğindeki Demokrat Parti yönetimi 1960 yılının hemen öncesinde muhalefet (CHP) ile sert tartışmalara girmeye başlamış ve muhalefeti susturmaya çalışmıştır. Ayrıca aynı yıllarda basına karşı sansür uygulanmış ve çok sayıda gazeteci hakkında soruşturma açılmıştır. Kısacası tek başına iktidar olan Demokrat Parti mutlak gücünü muhalifleri etkisiz kılmak için kullanmış ve demokratik ilkeleri çiğnemeye başlamıştır. Bu dönemde gerek mecliste gerekse sokaklarda karşıt gruplar arasında şiddetli çatışmalar baş göstermiştir.


Bütün bu gelişmeler üzerine 27 Mayıs 1960’ta TSK ülke yönetimine el koymuş ve Adnan Menderes’i ve diğer Demokrat Partilileri tutuklamıştır. Yargılama sonucunda askeri yönetim Adnan Menderes’i ve partililerden bazılarını idama mahkûm etmiştir. Nihayetinde Adnan Menderes İmralı Adası’nda asılarak idam edilmiştir.

Adnan Menderes’in infaz öncesi, tarihe kayıt düşen son sözleri;

Kimseye dargın değilim. Kırgınlığım yok. Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum.”

Bir önceki yazımız olan Ziya Gökalp Biyografisi başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir