Büyük Şahsiyetler

0

Büyük milletlerin her birinin tarihinde, adını altın harflerle kazımış olan abidevi şahsiyetler ve eserler bulunmaktadır. Bu şahsiyetler ve eserler ülkelerin tarihle olan bağlarını perçinlemekte ve ülkelerin geleceğe güvenle bakmalarına sebep olmaktadır. Milli kültürün ve milli benliğin oluşmasında şahsiyetler ve eserler birer model olarak adeta yol gösterici rehberlere benzemektedirler. Bunlara örnek vermek gerekirse: Fatih Sultan Mehmet’in kararlılığı ve kahramanlığı olmasaydı, on beşinci yüzyılda İstanbul fethedilebilir miydi?  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası olmasaydı Kurtuluş Mücadelesi kazanılıp Cumhuriyet kurulabilir miydi?


Tarihe damgasını vurmuş şahsiyetlerin diğer insanlardan farklı kişisel özelliklere sahip oldukları aşikârdır. Fakat bu bölümde daha ziyade bu kişilerin insani özellikleri yani başka bir deyişle duygusal yapılarının üzerinde duracağım. Nitekim ünlü Rus Edebiyatçısı Dostoyevski Kadın Budalası adlı eserinde şu cümleleri sarf etmektedir. “Büyük fikirler büyük düşüncelerin değil, büyük kalplerin ürünüdürler.” Diğer taraftan, yönetim biliminde son yıllarda en fazla dikkat çeken konulardan biri “Duygusal Zekâ” yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre duygusal zekâsı yüksek yöneticilerin iş yaşamında daha gerçekçi kararlar aldıkları kabul görmektedir.


Türk tarihinin tartışmasız en yüce şahsiyeti olan Mustafa Kemal Atatürk’ün insani vasıflarını gözler önüne seren birkaç husustan bahsetmek istiyorum. Atatürk’ün “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.” sözü, insani hassasiyetin doruklara ulaştığı açık bir tezahürdür. Keza ulu önderin vasiyetindeki ifadeler insanın varlığını titretecek yaklaşımlarla doludur. Bunların içersinden özellikle dava arkadaşı İsmet İnönü’nün kızlarının okutulması için servetinin bir bölümünü ayrılması emri oldukça dikkate değerdir.


Son olarak bu yazıda, büyük şahsiyetlerin önemini gözler önüne seren ilginç bir konuyu paylaşmak istiyorum. Büyük eserler bir insanın üstün yeteneklerini yansıtan aynalar gibidirler. Tarih her dönemde büyük eserler icra eden büyük şahsiyetler yetiştirememektedir. Ayrıca bilim ve teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, tarihteki büyük eserlerin bir benzerini yapmak mümkün değildir. Mimar Sinan’ın 16. yüzyılda yaptığı ve ustalık eserim dediği, Osmanlı mimarisinin bir başyapıtı olan Selimiye Cami’sinin bir benzerini bugünkü teknolojik olanaklarla yapmak imkân dâhilinde değildir. Sinan’ın mimarideki ustalığı karşısında, bugün onlarca katlı çelik yapıları inşa eden insanlığın eli kolu adeta bağlı durumdadır.


Büyük şahsiyetler bir milletin tarihinde yüzyılda bir gelmektedirler. Daha önemlisi abidevi şahsiyetlerin gelmesini sadece tanrıdan dilemekle yetinmeyip bu üstün yetenekli kişilerin keşfedilmesi ve yönlendirilmesi için yılmadan çalışmalıyız.

Bir önceki yazımız olan Bilgi Felsefesi başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir